İkinci Doğa
İnsanın, yaşam mücadelesinde doğaya kattığı fizikî ve psikolojik nesneler bütününe kültür adı verilir. Doğanın içinde ikinci bir doğa olan kültür, ekosistem veya toplam hayat tarzı olarak tanımlanabilir.
Kültür kalıtımsal değil, toplumsal etkileşimin sonucudur. Çevresel faktörlerin gölgesindeki iletişim yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Gen aktarımı tüm canlı ve yarı canlılar için geçerlidir. İnsan öğesinin farkı ise dil aracılığıyla kültürel aktarımda da bulunuyor olmasıdır.
İnsanoğlunun dünya serüveninde elde ettiği ilk edinim 'yarın sorunu'dur. Bu nedenle yarınlar için fayda değeri taşıyan maddî birikimler oluşturmak ister. Dolayısıyla ve kendiliğinden kültürel açıdan da birikimler oluşur. Çeşitli iletişim enstrümanları ile bu birikimlerin nesiller boyu aktarımı sağlanır. Bilgi, his ve düşünce biriktirme etkinliği olan kültürler uygarlığı, uygarlık da insanı oluşturur. Şu da var ki, insanlık bu süreç için büyük bedeller ödemiş olmalıdır. Vahşi tabiatla temas sonucunda elde ettiği deneyimler uğruna acı çekmiş, pek çok zaman da yaşamını yitirmiştir.
Tarihte ortaya çıkan ilk sanatlar dinî içeriklidir. Değişik formlara bürünerek modern zamanlarda da varlıklarını sürdürürler. Seküler sanatlar daha çok yeni çağların varyantıdır.
Kültürel yapı yüksek kültür ve halk kültürü olarak tabakalaşmıştır. Yüksek kültür resmî, kitâbî (5000 yaşındaki yazı dili) ve bilimsel bilgiyi temsil ederken, halk kültürü sözel, kısmen bilimsel, sezgisel ve gündelik bilgiyi temsil eder. Günümüzde bu ayrımın geçerliliği kalmamıştır.
Uzay karanlığında yüzen bir kürede yaşamak için gereksinimlerin her türüne rastlamadan önce, anne karnında nefes almadan iki yüz seksen gün uyumak! Yolcunun sevildiğini anlaması için de hangisinin daha şaşırtıcı olduğunu bilemeyeceği iki iç içe yuva.
YanıtlaSilBilgi eyleme dönüşmezse 'sıra dışı' zamanla sıradanlaşır, sonunda öykü olur. İlk yuvadan ayrıldı, akan ikinci yuvadan ayrılmadan farkındalığı yakalamalı. İki barınak da geçici. Geçici olan her nesneyi yok saymalı, varılacak asıl bağ tanımlanmalı. Taşlara yayılan inatçı yosunların bağlandığı gibi acınaklı bir yeri son konut edinmemeli.
Varlık aşkın bir isteğin sonucu. Süreklilik onu gösterir. Seçmezler; yağmur toprağa iner, toprak her canlıya eli açıktır. Güneş yerleri aydınlatır, hava hep var. Bu koşulsuz iyilik, tarafından acınarak sevildiğin gizli özneden.
Tüm varlıkları gösteren bir varlıklar atlasımız olsaydı, onun adı "Bir varmış, diğerleri yokmuş…" olurdu. İnsan, sonu gelmeyen varlık âlemlerine mikro seviyede bakmaya alışkındır. Kendince keşiflerine de büyük resim adını verebilir. Oysa bahsettiği resim, çoğu zaman keler deliği kadardır. Yani, diğerleri denilen yoklardan yalnızca biridir.
YanıtlaSilAncak fizik ötesi bir bakış açısı manzaraların tekilleştiğini fark edebilir, kevnî ahengi keşfedebilirdi. Şaşı gözler ise iddialarında ısrarcı kalırlar. Onlar da haklıdır. Gizli hazine kolay bulunmaz. Atlasın hangi sayfasında, haritanın neresinde, ne zaman?
Dünya gerçekliği arttıkça, daha fazla düşsel hal alır. Zira, özünde geçicidir ve her şey özüne yönelir. Nihayetinde yegane yaşam, birliğin ihtişamında gerçek varlığa şahitlik etmektir. Bu bir yolculuk gibi, lakin bu yolculuğun sonu yok. Çünkü, yolcu yok. Varlıkların aslı tektir ve aslolan dışında herhangi bir özne varlık bulamaz.
Zaman tecellileriyle örülü olan varlıklar atlasında kenz-i mahfî ile karşılaşanlar, onun adını "varlık atlası" olarak değiştirir. Çoğuldan tekile yolculuk sonlanır, tekilde yolculuk devam eder; yokken! Hikayelerimiz de aslında hep başladığı gibi biter:
Bir varmış, diğerleri yokmuş!
Gerçek! Önce ve sonra. Tek, benzersiz ve yalnız.
YanıtlaSilDiri. Bilgi, ses ve ışık. İstek ve güç. Söz ve neden.
Uzak, aynı zamanda yakın. Bazen akıl, bazen hayal. Hiçbir şey, aynı zamanda her şey. Bilinmeyen, aynı zamanda bilinen. Soyut, aynı zamanda somut. Gizli, aynı zamanda açık. Hem hayır, hem evet. Gerçek, aynı zamanda gerçek.